20-24 Temmuz 2011
2011 Barselona Katılım Listesi
Ali Osman Öztürk, İlgiz Öztürk, Aylin Temel Ak, Süreyya Atalay, Niyazi Ayvaz, Ebru Laçin Bilir, İrem Aker Büyükkalay, Ersin Candan, Eser Çengel, Erol Engin, Mehmet Güner, Nil Ece İnce, Asu Çetinkaya, Erhan Karahaliloğullar, Canan Karakaya, Bülent Karakaya, Burçin Öğreten, Filiz Önder, Burcu Şenal, İlhan Şimşek, Harun Karabulut, Tuncay Kaya, Güray Tekin
Süreyya Atalay, Editör, A Tasarım Mimarlık
Ofisteki ekiplerin katılımıyla hazırladığımız dört günlük Barselona gezi programı yeni uygulamaları yerinde görme imkanı ile birlikte mimarlık ofis ziyaretleri dahil bir çok konuyu içeriyordu.
Kalacağımız otel, Katalunya plazada La Rambla’ya yakın bir konumda yer alıyor. İlk gün planladığımız gibi şehir turu ile bir çok yapıyı bir arada görme imkanımız oluyor. Kentin tümünü bir arada algılamaya çalışıyoruz. Gaudi’nin kente bireysel olarak hakimiyetini kuran mimari yapıtları, neo klasik yapıların arasında modern yapı cepheleri, yakın dönemde inşa edilen yeni yapılar bir bütünlük içinde duruyor.
İkinci gün programladığımız Figueras firmasının kent merkezi dışındaki genel müdürlük ve showroom binasına gidiyoruz. Figueras’dan Samia Selmane bizi karşılıyor. Yeni ürünler ile birlikte konferans salonu oturma birimleri ve sistemleri hakkında bilgi alıyoruz. Samia bize tüm ürünleri yakından tanıtıyor. Sürpriz ürünlerle dolu iyi hazırlanmış tanıtım salonundayız. Oturma birimlerini test ederek yeni tasarımları inceliyoruz. Daha sonra Samia ile birlikte kent merkezinde uygulanan örnekleri yerinde görmeye gidiyoruz.
Ertesi günü b720 Mimarlık bürosu ile randevumuz var. Ofisin kurucuları Fermín Vásguez ve Anna Bassat samimi açıklamaları ile bizlere projelerini ve ofis organizasyonlarını anlatıyor. Ofisten ayrılırken Fermín Vásguez 1998-2011 yılları arasında yapılan proje ve uygulamalarına ait bir kitabı A Tasarım için imzalıyor. Anna Bassat bizi David Chipperfield ile birlikte tasarladıkları Adalet Sarayı binasına götürüyor. Bir anda gerekli izinler temin ediliyor. Adalet Sarayı, Gran Via üzerinde kendisi için ayrılan kentin iki önemli bölgesi Hospitalet ve Barselona arasında sınırda bir yerde kalıyor. Anna ana giriş saçağının Barselona bölgesine doğru nasıl uzatıldığını anlatıyor. Yeni Adalet Sarayı bölgede dağınık duran birimleri bir araya getirmek için tasarlanmış bir yapı. Yapıda bakım giderlerini azaltan bir yaklaşımla renklendirilmiş beton yüzeyler kullanılmış. Kamusal alan olarak tasarlanan ana giriş holü ince dairesel kolonları, brüt beton tavanları ile prizmatik kütleleri bir arada tutuyor.
Tesisat sistemleri için tasarlanan metal tavalar, mesh kafesler uyum içinde genel hollerin duvarlarında ve tavanlarında kullanılmış. Konferans salonu, duruşma salonları ve çalışma birimlerini inceleme fırsatımız oluyor.
Kenti gezerken b720 bürosunun Fransız mimar Jean Nouvel ile birlikte tasarladıkları 35 katlı Agbar kulesini ve Diagonal üzerindeki Poble Nou parkını, Toyo Ito ile işbirliği yaptıkları Porta Fira kulelerini görüyoruz.
Aynı gün öğleden sonra OAB(Office of Architecture in Barselona) Carlos Ferrater’in bürosundayız. Ofisle bağlantıda olduğumuz Gisele bizi OAB’ın sergi mekânına yönlendiriyor. Sergilenen eserler hakkında bilgi veriyor. Sergi için hazırlanan maketleri inceliyoruz. Carlos Ferrater ofisinden Elena Giugni konuşmaları türkçeye çeviriyor. Carlos Ferrater ile yanımıza gelen Fernando Turró Homedes hepimizi şaşırtacak bir görüşme ayarlıyor. Ertesi günü öğleden sonra saat beşte Sagrada Familia’ya ya davet ediliyoruz. Contratas y Obras şirketinden üç kişi ile birlikte özel olarak Sagrada Familia klisesini inceleme fırsatı buluyoruz. Şantiye girişinden Klisenin içine giriyoruz. Kilisenin içinden ziyarete açık olmayan bölümleri de gezerek kulelerin bulunduğu çatı katına çıkıyoruz. Bir kısmımız tedirgin edici şantiye asansörü ile aşağıya iniyor. Bu ziyaretin son durağında bir tramvay kazası sonucu yaşamını yitiren Mimar Gaudi’nin mezarının olduğunu öğreniyoruz.
Ertesi gün, Alonso& Balaguer ofisinden Miquel Bargalló ve Reynears Aluminyum‘dan Alex Peral ve Francesc Freixes ile Hesperia Otel kulesinin girişinde buluşuyoruz. Otelin projesi Richard Rogers ile birlikte tasarlanmış. Mimar Louis Alonso ile birlikte çalışan Miguel Bargalló 2002- 2006 yılları arasında tamamlanan projeyi ayrıntıları ile bize anlatıyor. Kongre Oteli olarak tasarlanan yapıda salonlar ve otel kütlesi birbirinden ayrılıyor. Hesperia Oteli Barselona’ya yakın Hospitalet bölgesinin simgesi olarak inşa edilmiş lüks bir yapı. Otel ağırlıklı olarak kongre salonlarını içeriyor. Tüm yapıda servis mekânları asansörler, merdivenler kat planı dışına alınmış. Taşıyıcı sistem ortada net açıklıklar bırakacak şekilde düzenlenmiş. Taşıyıcı sistemin mimari ile bütünleştiği çözümler üzerine konuşuyoruz.
Miguel Bargallo, Alex Peral ve Francesc Freixes ile Arena Barselona’ya gidiyoruz. Arena Barselona, Alonso&Balaguer ofisi tarafından yapılan bir dönüşüm projesi. Bir zamanlar boğa güreşlerinin yapıldığı bu alan yeniden işlevlendirelerek büyük bir alışveriş merkezine dönüştürülüyor. Yapının yakın çevresi yeniden düzenlenirken açığa çıkan kolonlar için bir çözüm üretilmiş. Yapının kolonları kesilerek betonarme ve çelik sistemle taşıtılmış.
Reynears şirketinden Alex Peral ve Francesc Freixes Arena Barselona’yı gezdikten sonra yürüyerek bizleri Mies van Der Rohe’nin 1929 yılında tasarladığı Alman Pavyonuna götürüyor. Alex bize 1983 ve 1986 yılları arasında Barselona şehir konseyi tarafından pavyon binasının nasıl yeniden inşa edildiğini anlatıyor. Projeyi yöneten mimarlar arasında Cristian Cirici, Fernando Ramos ve Ignasi de Sola –Morales de var. Zemindeki traverten kaplamalar duvarlarda da devam ediyor. Renkli mermer yüzeylerle saçakların sadeliği içinde bir müddet kalıyoruz. Sekiz adet ince, zarif duran kolonların taşıdığı saçaklar, Mies’in sandalyesi, kırmızı kadife perdeler… İçerdeki havuz üstünde duran Georg Kolbe’nin kadın heykeli sade ayrıntılara ayrı bir güzellik katıyor. Buradan küçük gruplara bölünerek OAB tasarımı Botanik parkı ve Botanik Enstitüsü, Miro, Picasso müzeleri, Parc Guell ve Meier’in tasarladığı çağdaş sanatlar müzesini görmek için yeni programlar yapıyoruz.
Eser Çengel, Proje Koordinatörü, A Tasarım Mimarlık
Barselona gerçekten çok yönlü bir şehir, bu zenginlik bizim gezimize de yansıdı. En çarpıcı an derseniz bence Carlos Ferrater ofisi OAB’a yapılan ziyaret oldu. OAB sergi salonunda gördüğümüz maketler bize Ferrater’in mimariye yaklaşımını anlatması açısından çok ilgi çekiciydi. Bu ziyaret sonrası bir de Ferrater tasarımı Botanik Parkı’nı gördük, tekrar etkilendik. Yine güzel bir anı Miro müzesi oldu. Müze hem mekânsal hem de sunulan eserler açısından gerçekten görülmeye değer. Diğer bir unutulmaz anı da La Sagrada Familia ziyaretimiz oldu. Bize sunulan fırsat sayesinde yapının en ilginç mekânlarını da görmüş olduk, yükseklik korkusu olanlarımız için de biraz zorlayıcı oldu. Yapının koro kısmından iç mekânın görüntüsü ve yine terastan Barselona manzarası tüm zorluklara değdi doğrusu. Pek çok güzel anı arasından en çok aklımda kalan bunlar, bir de tekrar gidersem yine görmek isterim dediğim Flamenko.
Filiz Önder, Proje Koordinatörü, A Tasarım Mimarlık
Barselona, kendine özgü gelenekleri ve kültürüyle, mimari dokusuyla, kilometrelerce devam eden sahilleriyle eşsiz bir Avrupa kenti. Kilometrelerce devam eden sahil şeridi, parklar ve spor alanlarıyla tamamlanmış. Tüm yapı ve kentsel öğelerin insanlar için tasarlandığı bir şehircilik anlayışı hakim. Ziyaret ettiğimiz farklı mimari yaklaşımlara sahip ofislerde de bu ince tasarım anlayışı hissediliyor. İnsanlar da bu yaklaşımın ne kadar doğru olduğunu ispatlarcasına gecenin geç saatlerine kadar şehri yaşıyor. Sokaklar her zaman dopdolu capcanlı. Şehrin böyle canlı olması ekip ruhumuzu da etkiliyor, adeta bize enerji veriyor. Şehre silüetini veren Sagrada Familia, Torre Agbar; Park Guell’den eşsiz görünüyor. Doku içinde karşılaştığımız Gaudi yapıları, mimari dehanın bir kenti yüzyıllar boyu nasıl etkilediğini şaşırtarak gösteriyor. Ve şehrin ayrılmaz parçaları müzeler… Miro müzesi, sanatçının hayattayken kendisi için yaptırdığı bir müze. İçindeki eserlerin güzelliğinin yanı sıra yapısıyla da ilgi çekici.
Canan Karakaya, Proje Koordinatör Yardımcısı, A Tasarım Mimarlık
A tasarım için bir gelenek haline gelen yurtdışı seyahatlerinin sekizincisi olan Barselona seyahati, eğlenceli olmasının yanı sıra ciddi bir workshop olarak da son derece faydalıydı. Her zaman olduğu gibi organizasyonumuz çok başarılıydı ve sonuna kadar hiç bir aksilik olmadı. Otel yeri seçimimiz mükemmeldi. Yürüme mesafesinde şehrin en hareketli bölgesi olan La Rambla ya ulaşabilmek çok büyük bir avantajdı.
Barselona’da hayat sabahın geç saatlerinde başlıyor. Öğlen; saat 14.00 olunca, hayat birden yavaşlıyor, hatta birçok insan için duruyor. Dükkanlar; 13.30 ile 16.00 arasında kapanıyor, insanlar, sokaklardan çekiliyor. 14.30-15.00 saatleri arasında, mutlaka çok uzun öğle yemekleri yeniliyor. Katalanlar, buna “siesta” diyorlar. Evet, kapalı dükkanlar, saat 17.00 de açılıyor ve gece saat 20.00 kadar açık kalıyor. Saat 20.00 de, tüm şehir halkı sokaklara dökülüyor. Asıl akşam yemeği yaygın olarak, saat 22.00 gibi yiyorlar. Bu saatler dışında restoranlara giderseniz, kesinlikle yalnız başınıza veya birkaç turist ile birlikte yemek yersiniz. Çünkü restoranlar boş. Özellikle, akşam yemeğinde; en çok yenen şey. “Tapas” adını verdikleri yöresel bir yiyecek türü. Tapaslar o kadar çok çeşitli ki, mutlaka görerek sipariş vermek durumundasınız. Porsiyonları küçük, genellikle tadımlık. Barselona’da ne yenir sorusunun en güzel yanıtı, burada karşımıza çıkıyor.
Buraya özgü bir başka yemek; Paella. Tavuk, pirinç, safran, kalamar, midye gibi birçok deniz ürününün çeşitli karışımlarından elde edilen bir yemek cinsi. Bu şehri ziyaretinizde, mutlaka Paella yemenizi öneriyorum.
Özellikle Flamenko gösterileri de çok ilgi çekiciydi. Mutlaka izlenmeli. Şehir geceleri çok hareketli ancak bir o kadar da güvensizdi.
Mimari anlamda şehirde görmeye değer çok yapı, mekân var. Başarıyla hazırlanmış program bunların çoğunu görmeye imkan verdi. Carlos Ferrater’le tanışmış olmak, Botanik parkını gezmek, Fİgueras tanıtımı, Reynars ve Alonso Balaguıer ofisinin desteğiyle ile bir Richard Rogers otelini incelemek, Sagrada Familia’ yı şantiyesinden görebilmek, Barselona pavyonu, müzeler ve bunun gibi farklı bir sürü deneyim unutulmazdı.
Hatice Baştabak, Proje Yöneticisi, A Tasarım Mimarlık
“Sokaklarında yürürken farkına varıyorsunuz. Barselona gerçekten orada yaşayanlar için inşa edilmiş ve edilmeye devam ediyor. Bunu çok iyi hissediyorsunuz ve hayati bir şey. Kent insanın taa yerleşik yaşama geçme durumunun naifliğini taşıdığı kadar, yaşadığımız anın olanaklarını en iyi şekilde kullanıyor görünüyor.”
Nil Ece İnce, Proje Yönetcisi, A Tasarım Mimarlık
İspanya’ya ilk ziyarette şehrin her yanından taşacağını düşündüğüm boğalar, arenalar, Flamenko ve Siesta’dan ziyade, diğer Avrupa kentlerinden çok da değişik bir düzen barındırmamakla beraber, farklı bir doku karşılıyor insanı. Cephe boyunca sağdan sola uzanan demir korkuluklu balkonlar, balkon boyunca tavandan zemine uzanan yeşil-kırmızı renklerde tente veya perdeler, bitki örtüsü, sokak ölçeği ve kurgusuyla bazı yerlerde biraz İzmir havası; belki bir parça da İstanbul var daracık ara sokaklarında. Fakat mimari ve mühendislik çözümlerinin sonuna kadar kullanıldığı örnekler yine her zamanki yerlerinde. (Las arenas, Hesperia Tower)
Konaklama konumunun avantajı ise kentin kalbinin attığı Catalunya Meydanı ve can damarlarından biri olan La Rambla Caddesi’nin akışına defalarca dahil olup kentin ritmine daha iyi ayak uydurabilmenin anahtarı.
Her an, kentin her yerinde Gaudi’nin dokunuşlarını görmek mümkün. Sagrada Familia’yı ve etrafında yükselen vinçleri görmemek ise mümkün değil. Yüzyılı aşkın devam eden bu hummalı çalışmanın ötesinde ise aslında biraz daha etkileyici bulduğum başka bir şey var: Mies van der Rohe’nin Barselona Pavyonu. Belki öğrenim hayatındaki slaytların ve söylemlerin de etkisiyle insanı adeta kitapların içine çeken, satırların üzerinden tekrar tekrar sürükleyen bir ziyaret.
Derin araştırma sonucu oluşturulan bir program ve gezi ile başlayıp bitmeyen uzun bir organizasyon sürecinin ötesinde, her şeyden önce böyle bir ‘imkanın var edilebilmesi’ temeline dayanan keyifli ve mesleki, sosyal doyuma ulaştıran emek dolu bir sürecin özeti…
Burcu Şenal, Proje Yöneticisi, A Tasarım Mimarlık
Barselona:Gaudi, katalan meydanı,mies-alman pavyonu, la raumblau, şehir planlaması,balık, Carlos Ferrater, sosyal konut, richard meier, picasso, flamenko, akdeniz , barcelonatte, jean nouvel, tapas, olimpiyat köyü, park guel, sagrada familia, B720, meyve sebze hali, domatesli ekmek,WAF, botanik parkı…v.b.
Güray Tekin, Proje Sorumlusu, A Tasarım Mimarlık
Benim için son derece faydalı; yoğun programı olan bir seyahatti. Bilinen klasik Avrupa mimarisinin belirgin özelliklerini, işçiliklerini ve kaliteyi yansıtan tarihi yapıların çağımıza uygun modern yapılarla gayet uyumlu bir biçimde bütünleşerek bir şehrin nasıl güzelleşebileceğini gösterdi. Gezdiğimiz ofislerdeki basit küçük detaylar bile bir ofisteki olması gereken fonksiyonelliği ve sadeliği yansıtmaktadır. Beni en çok etkileyen şeyler birincisi Sagrada Familia katedrali ve Figueras ürün tanıtımı ve sunumu oldu. Tabi nefis tapasları da göz ardı etmemek gerekir.